Access Consciousness® Neyin Nesidir?

Şimdi bu bloga girip yazılarımı okumaya başladığınızda “Bu kadın neden bahsediyor acaba?” dememeniz için önce size Access Consciousness (Bilince Erişim) ve araçlarıyla ilgili biraz bilgi vermek istiyorum. İstiyorum ama bu Access’in ne olduğunu anlatmak aslında çok da kolay değil. Tam bir “anlatılmaz, yaşanır” durumu söz konusu J

O yüzden size Access’i en iyi anlatabilecek olan kurucusu Gary Douglas ve yardımcı yaratıcısı Dr. Dain Heer’ın 5 dakikalık bir videosunu seyrettirmek istiyorum. (Türkçe altyazı seçeneği mevcut)

Öncelikle Access kesinlikle spiritüel bir çalışma değil. Enerjiyle çalışabileceğiniz bir dizi tekniklerden oluşuyor. Araçlarını kullanırken bildiğiniz diğer yöntemlerdeki gibi zorlanmıyorsunuz. Benim en çok hoşuma giden de bu oldu. Bir şeyleri yapmak ya da değiştirmek için çaba göstermenize hiç gerek yok. Çünkü aslında sizde yanlış olan ve düzeltilmesi gereken bir şey yok. Sadece hayatınızı başkalarının yargıları ve bakış açılarıyla yaşamaya çalışıyorsunuz. O yüzden ilk yapmanız gereken kendinizle ilgili böyle bir yargınız varsa oradan çıkmak. Sonra da sizi ele geçirmiş olan yargıları yakaladıkça bırakmak...

Ben hayatım boyunca her konuda kendimi yargıladım. Ama Access'le tanıştığımda bunun kendime yapabileceğim en büyük kabalık olduğunu öğrendim! Ve öğrendim ki bütün "yapmalıyım, etmeliyim, olmalıyım"larım meğer dışarıdan satın alıp kendimin yaptığım yargılarmış. Benim doğrumla, benim gerçeğimle uzaktan yakından alakaları yokmuş. 

Yargılardan çıkmak kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik, en büyük nezaket... Bunu yapabilmek için en basit yol; kendinizi kendinizle ilgili yargı yaparken bulduğunuzda "Bu benim ilginç bakış açım, bu bakış açısı herkeste var." ve dışarıdan birilerinin yargı yaptığını duyduğunuzda "İlginç bakış açısı, bu bakış açısı bende var." diyerek birkaç kez tekrarlamak O yargının enerjisinin nasıl hafifleyerek gittiğini göreceksiniz.

Bir şeylerin değişmesini istiyorsanız da bütün yapmanız gereken soru sorup bırakmak. 
Access’te her şey soru sormakla başlıyor. Gary Douglas’ın 26 yıl önce keşfettiği gibi; soru sormak güçlendirir, cevap aramak güçsüz kılar. Sorunuzu sorup bıraktığınızda evrendeki her bir molekül size sonsuz olasılıklarınızı sunmak için harekete geçer. Ama cevap aradığınızda sınırlı aklınız kadarsınızdır. Ve hepimiz sınırlı aklımızla bugün nerede, ne durumda olduğumuzun son derece farkındayız, değil mi? J

Anlaşılan beni de 1 yıl önce Access’le buluşturan 5,5 yıl önce bu blogu “KENDİNİ Yaşamak” olarak ilk açtığımda kendime sorduğum "Kendimi yaşamak nasıl olurdu?" sorusu olmuş. Ben 1 yıl önce cevaplarımı almaya ve kendimi yaşamaya başladım. Darısı hep birlikte, herkesin başına...

Keyifli seyirler J

Neşeyle,

Tuğba

KENDİNİ Yaşamak

Herkese Merhaba...

Bu blogu aslında 5,5 yıl önce "KENDİNİ Yaşamak" adıyla açmıştım. O zaman aklımdaki tek şey başkalarına bağımlı olmadan kendimi nasıl yaşayacağım sorusuydu... Amacım, kendi yolculuğumu yaşarken buradan da sizlerle paylaşmaktı. Ancak birkaç yazı paylaştıktan sonra gerisi gelmedi, gelemedi. 

Bu 5,5 yıl içerisinde hayatımda çok fazla şey oldu. Ama en güzeli, 5,5 yıl önce sorduğum "Kendimi yaşamak nasıl olurdu?" sorusu, beni sonunda "Kendim Olma" yolculuğuma kavuşturdu... 

O gün bu blogu açarken şunları yazmışım;

"Bizler hayatın içinde kendimizi, kendi isteklerimizi yaşamayız, yaşayamayız. Yaşadıklarımız çoğunlukla hayatımızda önem verdiğimiz kişilerin ya da toplumun istekleridir. Yani aslında başkalarının hayatlarını, emanet hayatları yaşarız...

Bunun sebeplerinden biri kendi dışımızdaki kişilerle ve toplumla aramızdaki alışverişlerimiz, beklentilerimizdir. Bu beklentiler korkularımızı tetikler ve bizi dışarıya bağımlı hale getirir.

Sebeplerden diğeri de gerçek kendimizi tanımıyor ve kendi gerçeğimizi bilmiyor olmamızdır. Kendimizi bu hayatımızda doğduğumuz andan itibaren sahip olduklarımız ve edindiklerimizle tanımlarız. Bunlar da buzdağının sadece görünen kısmıdır. Oysa görünmeyen çok daha derin ve zengin bir gerçeğimiz vardır; bütün deneyimlerimizin kaynağı olan özümüz."

Bugün, bu yazdıklarımı okumak, sonra 5,5 yıllık yolculuğuma şöyle bir bakmak ve şu an olduğum yeri görmek çok hoşuma gitti :) Neredeeeen, nereye... 

Şöyle ki; birkaç iş, sevgili, ev ve sonunda şehir değiştirdikten ve kendimi yatalak derecede hasta edip intihar ederek hayatıma son verme niyetimden sonra bugün yeniden içim yaşam sevinci, sevgisi, neşe ve coşkuyla dolu... Bunu kendime rağmen yaşayabildiğim için kendime sonsuz şükran duyuyorum. 

Eğer bunu nasıl yaptığımı, hayatımı nasıl bu kadar değiştirdiğimi ve değiştirmeye devam ettiğimi merak ediyorsanız beni izlemeye ve takiplemeye başlayın. Sırrımı sizlerle de paylaşacağım ;)

Neşeyle,

Tuğba