Access Consciousness Nedir?


Access Consciousness Blog sayfasında çok sevdiğim Pragmatik Psikolog ve Psiko-terapist Susanna Mittemaier ve Avukat Dr. David Kubes'un yazdıkları harika bir makale buldum. Keyifle okuyacağını-za inanıyorum...
********

Eğer daha önce duyduysanız ya da Access Consciousness araçlarından bahsettiyseniz, insanların reaksiyonunu biliyor olabilirsiniz; “Bu ‘Access’, tam olarak nedir acaba?”
Bu durumda sıklıkla olan şey kelimelerle boğuşmaktır. Hepsini nasıl açıklayabilirim? Access çok fazla şey sunuyor – birisi Access’i onu henüz duymamış olan birisine nasıl açıklar ve yine de ne olduğunu bilmek ister?
İşte “Access Consciousness’ın ne olduğu”nu anlamaya yardım edebilecek ve yanlış anlamalara biraz netlik getirebilecek birkaç mukayese.
Access, hayatınızı kolaylaştırmak için kullanabileceğiniz bir metoddur. Evet, Access bir metod. Bu bir “dernek” değil; “üye” olamazsınız. Genel prensibi basit; siz de dahil olabilirsiniz ve fikrinizi değiştirebilirsiniz. Bu nedenle Access’in standart seminerleri için iptal politikası yoktur. Eğer bir etkinlik için kayıt olduysanız istediğiniz zaman gerekçe göstermeden ve iptal ücreti ödemeden iptal edebilirsiniz. Hepsi bu.
Access metodları arasındaki prensiplerden bir tanesi de seçime sahip olmaktır. Ve herkes bu seçime sahiptir. Herhangi bir şekilde güç kullanımı, prensibin ihlalidir – ve bu aynı zamanda kendini engellemektir. Önce insanları özgür seçime sahip oldukları konusunda eğitirsiniz ve sonra bir şey yapmaları için onları zorlarsınız. Bunun bir anlamı yok.
Çoğu Access Consciousness araçları, standart iş hayatı ve yaşam koçları için yeni değil, zaten biliyorlar – bunlar sadece biraz farklı.
İşte bazı örnekler.
Şiddete başvurmayan ve herkese açık
Diğer kişileri tanıyıp kabul etmek; bir başka kişi için izin vermeye sahip olmak; diğer kişiyi belli bir fikre sahip olmaya zorlamadan olduğu haliyle kabul etmeye gönüllü olmak, ki bu aynı zamanda Marschall B. Rosenberg tarafından tanıtılan Nonviolent Communication'da (Şiddete Başvurmayan İletişim) kullanılan bir prensip. Kendisi günlük işinde şiddete başvurmayan iletişimi kullanan uluslararası ödüllü bir arabulucu.
Access metodları arasında, bir başkasını değiştirmeye çalışmanın ya da belli bir bakış açısını bir başkasına empoze etmeye çalışmanın diğer kişiye karşı nezaketsizliğin bir formu olduğu sürekli olarak ifade edilir. Herkesin kendi bakış açısına sahip olma ve özgürce bunu ifade etme hakkı vardır. Gerçek ilişkiler, farklı bakış açılarının bu huzurlu birliğinde açığa çıkabilir ve kişiler “diğer” fikirlere nezaketle davranmayı öğrenebilirler. Diğer kişi doğru ya da yanlış değildir – sadece farklı bir bakış açısına sahiptirler ve bu tamamen uygundur.
Pragmatik ve zorlamasız

Access Consciousness, hayatınızı pragmatik bir şekilde nasıl yaşayabileceğiniz olasılıklarıyla dolu bir alet çantasıdır. Ve buradaki pragmatik kelimesi aynı zamanda anahtardır; bu yeni bir şeye inanmakla ilgili değildir, ancak her birey için kendi bakış açılarının gerçekten nasıl işe yaradığını bulmakla ilgilidir.

Kitaplardan bir tanesi uluslararası en iyi satanlar yazarı, Access Consciousness’ın Yardımcı Kurucusu Dr. Dain Heer’in Being You – Changing The World (Kendin Ol, Dünyayı Değiştir) kitabıdır. Ve bu Access’in özüdür – kendin ol!
Access araçları, sizin için neyin işe yaradığını bulmanız için tasarlanmıştır. Access’te, sizin kendiniz dışınızda hiç kimsenin sizin için gerçekten neyin işe yaradığını bilmediği esastır! Sizin kendinizle ilgili bildiklerinize odaklanan metodlardan biridir – ve diğerlerinin sizin hakkınızda ne düşündükleriyle değil. İyi bir kolaylaştırıcı (Access Consciousness araçlarını kullanan kişi) asla kendi bakış açısını bir başkasına empoze etmeyecektir.
Pragmatik, tembel anlamında “kolay” ya da “Ben sadece kendimi umursarım” anlamında “egoist” demek değildir; bir duruma bakmanın pragmatik yolu, bir Access Consciousness aracını kullanırken çok farklı bir anlama gelir; kişileri sorunları veya zor durumları kendileri için işe yarayacak şekilde, sorun ya da zorluğun kolaylıkla çözüleceği biçimde çözmeleri için güçlendirir.
Sorular üzerinden değişim

Access aynı zamanda diğer metodlarla da mukayese edilebilir. Anahtar öğe, mesela, soru sormaktır. Eğer bunu bilişsel davranış terapisi ile mukayese ederseniz, çok benzer bir araç bulursunuz; Sokratik Diyalog.

Burada yine, hastaya belirli bir zihniyet verilmemesi gerekir, ancak yeni perspektifler sorular yoluyla açılır. Aradaki fark, Access metodunda soruları kullanmak çok eğlenceli olduğu için kişiler kendi başlarına, onları günlük hayatlarında nasıl kullanabileceklerini öğrenebilirler. Bir terapist gerekmez. Bu, herkes için, “yardım için birisi” ile iletişim kurma ihtiyacı olmadan yeni ve kolay perspektifler açar – ve bu Access’in hedeflerinden biridir; “yardıma ihtiyacınız” olduğu için yanlış “hissetmek” yerine bundan keyif alabileceğiniz bir şekilde kendiniz için seçme özgürlüğü ve kendinize bakabilme yeteneği.
Diğer birçok metod soruları araç olarak kullanır. Örneğin Koçluk, sistemik terapide geliştirilmiş olan circular questioning (döngüsel sorgulama) kullanır.
Bu da aynı zamanda perspektif değiştirmeyi başlatmaya hizmet eder. Burada hedefler, yeni düşünme süreçlerini tanıtmak, sistemin diğer üyeleriyle empati kurmakla birlikte değişimi tetiklemektir. Bir şey açılıp değişene kadar bir döngüde sorular sormaya devam edersiniz.
Düşünceleri değiştirmek
Cognitive behavioral therapy ’ye (bilişsel davranış terapisi) geri dönelim. Onun da prensibi; düşünceler dünyanızı tasarlar, bu demektir ki negatif düşünceler negatif hisler ve bakış açıları yaratır ve pozitif düşünceler daha pozitif bakış açılarına yönlendirir. Access metodu benzer ancak daha kolay bir yaklaşım kullanır; “bakış açınız realitenizi yaratır”.
Bundan başka, bilişsel davranış terapisi yeni, yardımcı düşünceler tanıtır ve pratik ettirir. Access metodu düşünceleri, zihne yeni bakış açıları için ilham veren açık sorularla değiştirme arayışındadır. Ancak her iki metod da benzer prensiplere dayalıdır.
Access Bars

Access’in alet çantasındaki diğer bir araç da Access Bars’dır. Bars, baştaki 32 noktaya hafifçe dokunulmasıdır. Bars, Cranio-Sacral-Therapy (Kraniosakral Terapi) ya da Jin Shin Jyutsu (nazik bir Asya aküpresür yöntemi) metodlarına benzer bir fikir kullanır. Ortak prensip aynıdır; nazik dokunuşlarla belli enerjileri aktive eder ve blokajları çözer ve enerji akışına izin verirsiniz. 

Bu nazik dokunma noktaları derin bir rahatlama yaratır – örneğin bu autogenic training (otojenik egzersiz) ile de hedeflenen bir etkidir. Dinlenmiş bir zihin daha iyi düşünür! Ve dinlenmiş bir beden günlük yaşamın mücadeleleri ile daha iyi başa çıkar.
Access Consciousness Nedir? – Kafayı bulmuş büyücülük değil, daha çok Kendini Güçlendirme sanatı
Access büyücülük değildir. Ve Access metodu tekerleği yeniden keşfetmiyor. İnsanoğlunun halihazırda çok uzun yıllardır bildiklerini kullanarak birleştiriyor – sadece herkes için bunu mümkün hale getirmenin bir yolunu, bunu günlük yaşamınıza dahil etmenin bir yolunu buldu. Kolay, eğlenceli, herkes için mümkün – problemi olmayanlar için bile!
Metodlar her günlük kullanım için tasarlandı ve dışarıdan yardım almadan kullanılabilir. Bu kişileri sınıflardan ya da diğer yardımlardan bağımsız kılıyor; kişileri kendilerine yardım etmeleri için güçlendiriyor, kişileri kendilerine, onlar için neyin işe yaradığını, en iyisini bildiklerine güvenmeleri için eğitiyor. Biz Access’te buna güçlendirmek diyoruz. Bu iddialı bir kelime. Bununla demek istediğimiz, herkesin kendisinden sorumlu olduğudur – günlük hayatta araçları kullanıp kullanmamak ve nasıl kullandıkları da dahil. Eğer birisi öyle arzu ediyorsa o zaman onları kullanmamakta özgürdür. Bu sadece bir seçim.
Belki de Access araçlarını kullanmaya başlayan birçok kişi bu yüzden bu kadar heyecanlıdır ve bu konuda konuştuklarında nereden başlayacaklarını bile bilememektedirler. Ve belki de bu makale size gelecekte birisi “Bu tuhaf Access, nedir bu?” diye sorduğunda daha fazla kolaylığa sahip olma konusunda yardım edecektir.
Susanna Mittermaier & David Kubes

Orijinal Almanca makale Nicole Hurter tarafından tercüme edilmiş ve Anne Maxwell tarafından edit edilmiştir.

Türkçe çeviri Tuğba Oksal tarafından yapılmıştır.

Susanna Mittermaier İsveç, Lund Üniversitesinde eğitim görmüş bir Psikolog ve Psikoterapisttir. Kendisi uluslararası konuşmacı, en çok satanlar yazarı ve Pragmatik Psikoloji’nin kurucusudur. Susanna, dünya çapında, insanlara zihinsel hastalıkların arkasında saklanan yeteneklerini keşfetmeleri konusunda ilham vermektedir.
Dr. David Kubes Viyana, Avusturya’da avukat, iş arabulucusu ve yönetim danışmanıdır. 2007’den beri alternatif çatışma çözümleri, yönetim danışmanlığı ve proje geliştirme alanlarında uluslararası çalışmaktadır. Çözüm odaklı yaklaşımlarıyla çatışmalar yapıcı bir şekilde ve ilgili tarafların tümünün çıkarları doğrultusunda çözülmekte ve gelişme aşamasındaki projeler çatışmaların ortaya çıkmadan çözülmesiyle yapılandırılmaktadır.
Access Consciousness hakkında daha fazla bilgi için burayı tıklayın!

Yazının orijinali:

Meyva Veren Access


Her meyva veren ağaca olduğu gibi Access Consciousness da taşlanıyormuş. Aman ne güzel. Niye taşlıyorlarmış acaba diye sorduğumda; “Access seks tarikatıymış” dedi karşımdaki kişi, kendimi tutamadım, bi kahkaha attım; “Ahaha!..” :D Karşımdaki kaşlarını çattı, kahkahamı üzerine alınmıştı. “Ay kusura bakma, güldürdüler beni, sağ olsunlar.” dedim. Sonra sordum; “Niye seks tarikatıymış? Bir de benim niye bundan haberim yokmuş?” Malum 2 senedir okuyorum, araştırıyorum, yurtiçinde ve yurtdışında sınıflarına katılıyorum, bende tık yok! En azından onlara tercümanlık yaptığımdan beri bana bir iki kıyak yaparlardı diye düşünüyorum J

Meğer seks tarikatı demelerinin sebebi bir yerlerde okudukları bir yazıda “Herkesin tek eşli olması gerekmiyor.” gibi bir şey yazmasıymış. Ben de karşımdakini yanıtladım; “Access Consciousness’ın anlamı Bilince Erişim demek. Yani yargılardan, bakış açılarından, sınırlardan, kısıtlamalardan işlemek yerine bilinçten işleyerek yaşamaktan bahsediyor. E malum, bilinç her şeyi kapsar, kucaklar ve hiçbir şeyi, hiç kimseyi dışlamaz. O zaman, sen tek eşli olduğun için ben seni yargılayıp dışlayamam, sen de ben tek eşli değilim diye beni yargılayıp dışlamazsın. Bu da bize hayatın içerisinde birbirimize katkı olma olasılığını verir.” Şaşkınlıkla bana baktı. Yargılamadan, dışlamadan kendisine ait olmayan bir fikre ilk defa izin verme ihtimalini değerlendiriyor gibiydi…

Sonra kendi kendime düşündüm; gördüğümüz, duyduğumuz, okuduğumuz, seyrettiğimiz her şeyle ilgili bizi bir kalıbın içerisine koyan en az bir tane bakış açımız, yani yargımız var. Ben yıllarca bilinçaltı temizliği yapmış, kişisel gelişim ve koçluk eğitimleri almış biri olarak - bayılırım böyle başlayan cümlelere ya, neyse J - Access’le tanıştığımdan beri, son 2 yıldır kendi bakış açılarımı, yargılarımı fark edip hayretler içerisinde kalıyorum.

5-6 yaşlarında anneannem bana; “Çok soru sorma, delirirsin” dediğinden beri soru sormaktan nasıl imtina eder hale geldiğimi fark ettim mesela. Soru sormaktan, sorgulamaktan çekinerek geçen 40 yıl! Halbuki soru sormadığımda yanıt alamıyorum, dolayısıyla kendi bildiğimi bilemiyorum ve farkındalık gelmiyor. Ama zaten arzu edilen de bu değil mi? Sana söyleneni senin gerçeğin olarak satın al, ona sımsıkı tutun, bağlan, boyun eğ, hizmet et, böylece önce ailendeki, sonra okulundaki, arkasından da ülkendeki herkes gibi ol; koyun ol! İşte bu!

Gün be gün dışarıda olan biteni gördükçe ve başkaları gibi yaşamayı beceremeyince, bir gün sen gel koyun olduğunu fark et ve o gün isyan et! Ancak bu sefer de farklı bakış açıları ve yargılarla savaş ya da kaç oyununun içine düş, çünkü başka türlüsünü bilmiyorsundur. Kız, öfkelen, sinirlen, hiddetlen, suçla, suçluluk duy, reddet, itiraz et, tepki göster ve sonunda yorulup tüken, hasta ol.

Ve bunca yıl dışarıdakiler tarafından tanımlanıp tarif edildiğin için gerçekte kim olduğunu, ne olduğunu bilme, kim olduğunu bilmediğin için de düştüğün bu durumun içerisinden nasıl çıkacağını bulama! Ve final; intiharın eşiğine gel… Oley!

Ben buralardan geçtim. Ama tabi buralardan geçen bir tek benim. Neyseki tek ayrık otu, tek uyumsuz, tek kara koyun benim. Benden başka da kimse yok! Helal bana!

Hımmm… Acaba yalnız olmayabilir miyim? Acaba bu ülkesine, dinine, diline, rengine bakılmadan insanların genel olarak yaşadığı bir kalıp mı? Öyle olsa gerek, çünkü şu anda 179 ülkede onbinlerce insan Access’in basit araçlarını kullanarak özgürleşiyor, kendileri oluyor, kendi hayatlarını kendi arzuladıkları gibi yaratıyorlar!..


E bu durumda ben de meyva veren Access’in meyvalarından, gölgesinden, oksijeninden gani gani faydalanıyorum J Siz de kullanın siz de faydalanın efenim…

Neşeyle,
Tuğba

Siz Dinlemekte Tereddüt Ederken Bedeninizin Size Söylemeye Çalıştığı 10 Şey

Hiç sürekli olarak sizi yargılamakta olan birisiyle ilişkiniz oldu mu? Ya da belki de söylediğiniz şeyleri gerçekten dinlemeyen, ancak sizi görmezden gelen bir arkadaşınız. Pek eğlenceli değil, değil mi? Bu, çoğumuzun bedeniyle olan ilişkisindeki halini anlatıyor. Bedenimiz her zaman orada, bize katkı oluyor, bize bakıyor, gideceğimiz yere gittiğimizden emin oluyor ve çoğu zaman bizim yanıtımız, ne kadar kötü ve yanlış olduğu yargısı ve onu tamamen görmezden gelme seçimi oluyor. 
Ya eğer siz bedeninizle farklı bir ilişki yaratabilseydiniz; nezaket, özen ve birlik olarak? Ya eğer bedeninize soru sormaya ve gerçekten söyleyeceklerini dinlemeye başladıysanız? Ya eğer bedeninizle ilgili her şeyi gerçekten bedeninize sorsaydınız?
Aşağıda, eğer bedeninizi dinleseydiniz size söyleyeceği 10 şey bulabilirsiniz. Bunlar, yargı yerine, bedeninize şükran ve birliğe dayanan bir ilişki kurmanın anahtarlarıdır.
İşte bedeninizin söyledikleri:

1. Beni beslemek, kabul etmek ve takdir etmek için her gün bir şey yap.

Hangi sıklıkla bedeninizi beslemeyi, kabul etmeyi ve takdir etmeyi beceriyorsunuz? Bedeninizi her gün beslemeye gönüllü olur muydunuz? Bedeninize dokunmak onu beslemenin ve onunla iletişim kurmanın bir yoludur. Sabah uyandığınızda, üç dakika boyunca nazikçe bedeninize dokunun. Sanki önemsediğiniz birisine aitmiş gibi bedeninize dokunun.  

2. Beni yargılamayı bırak.

Sabah uyandığınızda, her güne başladığınız yargılama teranesini durdurmak için bilinçli bir seçim yapın. Bunun yerine bedeninize teşekkür edin ve ona ne kadar şükran duyduğunuzu söyleyin.

3. Ben eğlenmek için yaratıldım. 

Ya eğer yaşamın yegâne amacı eğlenmektiyse? Bu sizin bir şeyleri yapma şeklinizi değiştirir miydi? Bedeniniz için dokunulmak eğlenceli mi? Teninde güneşi hissetmesi? Ayaklarıyla çimlerde yürümesi? Ya eğer şimdi eğlenmeye başlasaydınız?

4. Bana benimle ilgili soru sor.

Birisi size bunun bir sonuç yaratacağını söyledi diye bedeninize neler yaptınız? Birisi söyledi diye ne kadar diyetler, yemekler, otlar, en son moda olan şeyler denediniz? Bedeninize sorun. Yargılamayı bitirin ve bedeninize sorun. Eğer sormaya başlarsanız bedeniniz cevaplara sahip.

5. Senin görünmemi istediğin gibi olmam için ne gerekeceğini sor.

Eğer bedeninizin belli bir şekilde görünmesini istiyorsanız önce onun olduğu haliyle muhteşemliğini kabul edin ve sonra bazı şeyleri dönüştürüp bazı değişimler yaratmak için ne gerekeceğini sorun. Bedeniniz itaat etmekten mutluluk duyacaktır. Size neyin gerektiğini söyleyecektir. Sorun ve dinlemek için zaman ayırın. 

6. Yemeği yiyen benim.

Yemeği yiyen bedeninizdir. Ona ne yemek istediğini soruyor musunuz? Ona ne kadar yemek istediğini soruyor musunuz? Yediğimiz yemeğin ne kadarı biz büyürken bize öğretilenlere ve neyin sağlıklı olup neyin olmadığı ile ilgili bize yüklenen bakış açılarına dayanır? Bedeniniz neye ihtiyacı olduğunu ve neyi arzu ettiğini biliyor.

7. Bana hangi hareketi yapmak istediğimi sor.

Bedenler hareket etmeyi severler. Bedeniniz için hangi hareket eğlenceli? Bu Pilates mi yoksa Yoga mı belki de koşmak ya da şınav çekmek? Bedeninizin arzu ettiği şekilde hareket ettiğinizde bedeninizle daha fazla mevcut olursunuz ve siz ve bedeniniz birlikte hareket eder.

8. En son moda olanı almayın.

Bedeniniz sadece dinlenilmek ister; onunla ilgili olan her şeyin sorulmasını. Bedeninizin bilinci var. Sırf birisi size en son ve en güzel moda olanın hayatınızı değiştireceğini söylemesi öyle olacağı anlamına gelmez. Bedeniniz ne söylemek istiyor?

9. Sor; “Bu nereden geliyor?”

Deneyimlediğiniz düşüncelerinizin, hislerinizin ve duygularınızın yüzde doksan sekizi size ait değil. Ve bedeninizdeki aşağı yukarı yüzde 50-90 arasındaki ağrı ve sancı size ait değil. Asla olmadı. Sorun; “Bu benim mi?” ya da “Bu nereden geliyor?” Eğer hafiflerse sizin değil. Basitçe kaynağına geri gönderin.

10. Ben bir bedenim. Sen bir sonsuz varlıksın.

Siz varlık olansınız, bir sonsuz varlık. Bedeniniz, sizin bedeniniz. Bedeniniz sizin içinizde. Siz bedeninize sığmak için çok büyüksünüz. Sorular sorarak varlık ve beden arasında birlik yaratın.
Dr. Dain Heer
Çeviri: Tuğba Oksal