Her meyva veren ağaca olduğu gibi Access
Consciousness da taşlanıyormuş. Aman ne güzel. Niye taşlıyorlarmış acaba diye
sorduğumda; “Access seks tarikatıymış” dedi karşımdaki kişi, kendimi tutamadım,
bi kahkaha attım; “Ahaha!..” :D Karşımdaki kaşlarını çattı, kahkahamı üzerine
alınmıştı. “Ay kusura bakma, güldürdüler beni, sağ olsunlar.” dedim. Sonra sordum;
“Niye seks tarikatıymış? Bir de benim niye bundan haberim yokmuş?” Malum 2
senedir okuyorum, araştırıyorum, yurtiçinde ve yurtdışında sınıflarına katılıyorum,
bende tık yok! En azından onlara tercümanlık yaptığımdan beri bana bir iki
kıyak yaparlardı diye düşünüyorum J
Meğer seks tarikatı demelerinin sebebi bir
yerlerde okudukları bir yazıda “Herkesin tek eşli olması gerekmiyor.” gibi bir
şey yazmasıymış. Ben de karşımdakini yanıtladım; “Access Consciousness’ın
anlamı Bilince Erişim demek. Yani yargılardan, bakış açılarından, sınırlardan,
kısıtlamalardan işlemek yerine bilinçten işleyerek yaşamaktan bahsediyor. E
malum, bilinç her şeyi kapsar, kucaklar ve hiçbir şeyi, hiç kimseyi dışlamaz. O
zaman, sen tek eşli olduğun için ben seni yargılayıp dışlayamam, sen de ben tek
eşli değilim diye beni yargılayıp dışlamazsın. Bu da bize hayatın içerisinde
birbirimize katkı olma olasılığını verir.” Şaşkınlıkla bana baktı.
Yargılamadan, dışlamadan kendisine ait olmayan bir fikre ilk defa izin verme
ihtimalini değerlendiriyor gibiydi…
Sonra kendi kendime düşündüm; gördüğümüz,
duyduğumuz, okuduğumuz, seyrettiğimiz her şeyle ilgili bizi bir kalıbın
içerisine koyan en az bir tane bakış açımız, yani yargımız var. Ben yıllarca
bilinçaltı temizliği yapmış, kişisel gelişim ve koçluk eğitimleri almış biri
olarak - bayılırım böyle başlayan cümlelere ya, neyse J - Access’le tanıştığımdan beri, son 2 yıldır kendi bakış açılarımı,
yargılarımı fark edip hayretler içerisinde kalıyorum.
5-6 yaşlarında anneannem bana; “Çok soru
sorma, delirirsin” dediğinden beri soru sormaktan nasıl imtina eder hale
geldiğimi fark ettim mesela. Soru sormaktan, sorgulamaktan çekinerek geçen 40
yıl! Halbuki soru sormadığımda yanıt alamıyorum, dolayısıyla kendi bildiğimi
bilemiyorum ve farkındalık gelmiyor. Ama zaten arzu edilen de bu değil mi? Sana
söyleneni senin gerçeğin olarak satın al, ona sımsıkı tutun, bağlan, boyun
eğ, hizmet et, böylece önce ailendeki, sonra okulundaki, arkasından da
ülkendeki herkes gibi ol; koyun ol! İşte bu!
Gün be gün dışarıda olan biteni gördükçe ve
başkaları gibi yaşamayı beceremeyince, bir gün sen gel koyun olduğunu fark et
ve o gün isyan et! Ancak bu sefer de farklı bakış açıları ve yargılarla savaş
ya da kaç oyununun içine düş, çünkü başka türlüsünü bilmiyorsundur. Kız, öfkelen, sinirlen, hiddetlen, suçla,
suçluluk duy, reddet, itiraz et, tepki göster ve sonunda yorulup tüken, hasta ol.
Ve bunca yıl dışarıdakiler tarafından
tanımlanıp tarif edildiğin için gerçekte kim olduğunu, ne olduğunu bilme, kim
olduğunu bilmediğin için de düştüğün bu durumun içerisinden nasıl çıkacağını bulama!
Ve final; intiharın eşiğine gel… Oley!
Ben buralardan geçtim. Ama tabi buralardan
geçen bir tek benim. Neyseki tek ayrık otu, tek uyumsuz, tek kara koyun benim.
Benden başka da kimse yok! Helal bana!
Hımmm… Acaba yalnız olmayabilir miyim?
Acaba bu ülkesine, dinine, diline, rengine bakılmadan insanların genel olarak yaşadığı bir
kalıp mı? Öyle olsa gerek, çünkü şu anda 179 ülkede onbinlerce insan Access’in
basit araçlarını kullanarak özgürleşiyor, kendileri oluyor, kendi hayatlarını
kendi arzuladıkları gibi yaratıyorlar!..
E bu durumda ben de meyva veren Access’in
meyvalarından, gölgesinden, oksijeninden gani gani faydalanıyorum J Siz de kullanın siz de faydalanın efenim…
Neşeyle,
Tuğba
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder